"Saçınızın rüzgarda dalgalanmasının İran’da suç olduğunu biliyor musunuz?" diyen İranlı kadının İzmir'de çektiği video sosyal medyanın gündemine oturdu.
Bizde ise İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararı tartışmaları güncelliğini koruyor.
1960 yılının 25 Kasım'ında, Dominik Cumhuriyeti'nde, bir uçurumun dibinde cesedi bulunan üç kadın, Mirabel Kız Kardeşler (Kelebekler) diktatörlüğün askerleri tarafından tecavüz edildikten sonra vahşice katledilmişlerdir… BM tarafından o gün, "25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddetin Yok Edilmesi İçin Uluslararası Mücadele Günü” ilan edilmiştir.
Kadın sorunu, egemenlik ilişkilerinin ortaya çıktığı sınıflı toplumlardan beri var. Ekonomik özgürlüğünü kaybeden kadın, diğer bütün özgürlüklerini ve ayrıcalıklarını da kaybetti : Ailede, toplumda devlette ve dinde…Ne olduysa ondan sonra oldu. Kadına yönelik şiddet artarak devam etti…
Ülkemizde her gün bir kadın öldürülüyor. Darp edilen ,taciz ve tecavüze uğrayan kadınlar…Kadınlarımız bu nedenle sokaklarda suçlu gibi korkarak dolaşıyorlar!.. Bütün saldırılar cezasız kalıyor!.. Yasalar şiddeti önlemeye yetmiyor.
Olay bu kadarla bitmiyor. Şiddet denilince sadece fiziksel şiddeti anlamak yetersiz olur. Kadınların eğitim ,sosyal ve ekonomik yaşamın dışında tutulması ile yaşadıkları sorunlar, şiddetle doğrudan ilişkilidir. Kızların yarısı okutulmuyor ve çalıştırılmıyorlar.
Bizim eğitim sistemimiz de siyasetimiz de erkek egemen bir içeriğe sahiptir. Toplumsal yapımız, kadının yaşam alanlarını iyice daraltmış; din adına “fetva” veren kimi meczuplar da kadını hatta çocukları bile birer cinsel obje olarak görmekten bir türlü kurtulamamaktadır.
O zaman ne yapmalı?
Kadınların, eğitim ve iş olanaklarını arttıracak düzenlemeleri yapmak, onları sosyal ve ekonomik yönden destekleyen “pozitif ayrımcılık” önlemlerini uygulamak, cinsler arası eşitsizliğin giderilmesinin yanında ,kadınlara yönelik şiddet sorununa da gerçekçi çözümler üretmek gerekiyor.…
Ataerkil toplumda erkek egemenliği her yerde (aile, okul, sokak..)öğretiliyor ve yeniden üretiliyor Şiddet, erkeğin hayata duyduğu öfke ile başlıyor. Eğitimli ya da eğitimsiz olması fark etmiyor, sadece erkek olması ona bu hakkı veriyor! Aslında erkekler, kendi zavallılıklarına saldırıyorlar.Kadınlar, şiddeti çoğunlukla en yakınlarındaki erkeklerden (baba, kardeş, eş, sevgili…) görüyor.
“Hayat, sadece sana değil, kadın-erkek tüm topluma yük, bu yüzden yükünün acısını kadından çıkarma!..”
Oysa,” Ne güzel şeydir bir çift gözün içine bakarak, "Sen rastlantıların en güzelisin", diyebilmek..!”